Döngüsel Bina (The Circular Building) olarak adlandırılan bu mimari ve mühendislik projesi, sanayi temelli doğrusal ekonominin "al, yap, at" modelinden döngüsel ekonomiye geçişi vurguluyor.
Arup mühendislik şirketinin direktörü Stuart Smith, yapısal mühendislik becerilerini görselliğiyle etkileyen projelere yansıtmayı seviyor. Örneğin, sanatçı Doris Salcedo ile birlikte çalışarak Tate müzesinin devasa Türbin Salonu'nun tabanına bir yarık açmasına yardımcı oldu. 2007 tarihli bu eserin adı "Shibboleth". Smith'in ayrıca Pekin'deki CCTV binasının tasarımında da parmağı var. Şekli zor anlaşılan bu yapıya şehrin sakinleri "büyük pantolon" diyor.
Fakat belki de kendisinin şu ana kadarki en zorlu mühendislik projesi Londra'daki The Building Centre'ın önünde bulunan basit görünümlü bir yapı oldu. Döngüsel Bina adı verilen bu yapı Arup, The Built Environment Trust, Frener & Reifer ve BAM Construction işbirliğiyle geliştirilen bir proje.
KAYNAK OLARAK ATIK
Proje, Londra'daki The Building Centre'ın Strateji Yöneticisi Lewis Blackwell ile birlikte çalıştıkları projeler dizisinin üçüncüsünü oluşturuyor. "2014'te Wikihouse'u, 2015'te de A House for London'ı yaptık" diyor Smith ve ekliyor: "Her iki proje de o dönemde ortaya çıkan farklı teknolojileri ve inşaat yöntemlerini keşfetmek için hazırlanmıştı.
Wikihouse'un teması açık kaynak tasarım ve dijital imalat, A House for London'ınki ise modüler yapı ve konut kriziydi." Arup'taki meslektaşlarıyla yaptığı görüşmelerde, inşaat sektöründe malzeme, kaynak ve atık konularını ele almaya karar verdiklerini söylüyor.
İnşaat sektörü şehirlerimiz ve mahallelerimiz için gerekli altyapıyı, ofisleri ve evleri sağlar, ama aynı zamanda çevre üzerinde yadsınamaz bir etkisi vardır. "Hesaplarımıza göre 2008 yılı içinde Londra'da ortaya çıkan yaklaşık 20 milyon ton atığın 10 milyon tonu inşaat kaynaklı." İnşaat sektörü uygulamaları gelişirken, artan atıklarla ne yapılacağı büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Sektörde kullanılan madenlerin çıkartılması ve yapı malzemeleri hâline dönüştürülürken harcanan enerjiden kaynaklanan çevresel zararlar da cabası. Döngüsel Bina fikri buradan çıktı. Döngüsel Bina aslında döngüsel/dairesel bir yapı değil; "döngüsel" sıfatı malzemelerin yolculuğunu tanımlıyor.
DÖNGÜSEL YELKENCİLİKTEN DÖNGÜSEL EKONOMİYE
Yetmiş bir gündür açık denizde olan Ellen MacArthur, 7 Şubat 2005 günü yelkenlisiyle Fransa'nın Breton bölgesindeki Ushant'a vardığında tek başına durmaksızın dünyanın etrafında yolculuk etme rekorunu kırmış oldu. Eylül 2010'da, "döngüsel ekonomiyi" teşvik eden Ellen MacArthur Vakfı'nı kurduğunda ise bir başka döngüsel yolculuğa başladı. Döngüsel ekonomi, kaynakları tüketmek üzerine kurulu doğrusal ekonomimizin "al, yap, at" modelinin aksine, materyalleri tıpkı doğada olduğu gibi yeniden üretir ve tekrar kullanıma sunar. Önceden planlanmış tasarım süreçleri sayesinde, atıkları besin hâline getirir.
Smith'e göre Arup'un mühendisliğinin altında yatan ana fikir "materyalleri olabildiğince uzun süre en yüksek değerde tutmak, bu sayede de binaları ve altyapıları olabildiğince uzun süre kullanmaya devam etmek." Materyallerin dolaşımı modeli (İsviçreli mimar Walter Stahel tarafından ismi verilen ve Alman kimyager Michael Braungart ile Amerikalı mimar William McDonough tarafından geliştirilen "beşikten beşiğe" düşüncesinden yola çıkarak) "biyosfer" ve "teknosfer" ile hayat buluyor.
MALZEMEDEN BESİNE
Biyosferdeki materyallerin tekrar dolaşımından organik gübre elde edilebiliyor. Teknosferde ise malzemeler geri dönüştürülerek başka ürünlerle dolaşıma kazandırılıyor. Yani malzemeler, sisteme geri kazandırılan "besinler" gibi görülüyor. Döngüsel ekonomiyi sürdürülebilirlik alanındaki geleneksel yaklaşımlardan farklı kılan, bir durum ya da süreci "daha az" kötü hâle getirmek yerine, verimli bir üretim döngüsü oluşturmayı hedeflemesidir.
"Bir prototip bina inşa etmeyi düşündük. İnşaat sektöründen birçok bileşeni bir araya getirip bir bina yapmayı planladık" diyor Smith. "Daha sonra parçaları söküp tedarik zincirine geri kazandıracağız. Malzemelerin hepsini yeniden üretmek ve kullanılabilir hâle getirmekten tedarikçiler sorumlu olacaklar."
Malzeme mühendisliğine ve geri dönüşüme yönelik bu yeni vizyon dijital teknolojilerle mümkün hâle geldi. "Olabildiğince düşük enerji kullanımı ve düşük karbon etkisi olan materyalleri tercih edeceğiz. Bunu yaparken eksiksiz bir dijital model oluşturacak ve çalışmalarımıza materyal pasaportu fikrini entegre edeceğiz" diyor Smith. Yani "Binayı söktüğümüzde, kullandığımız her şeyi ve bunların nereye gittiğini kayıt altına alacağız." Böylece bina, bir malzeme kaynağı, ileride kullanılacak bir arşiv hâline gelecek.
BİNALAR NASIL ÖĞRENİR?
Döngüsel ekonomideki mühendislik ve tasarım süreçleri, özellikle malzeme tedarikçileri ile sıkı bir işbirliği gerektiriyor. Smith, "insanlar bu fikri çok cazip buldu" diyor. "Sürecin kendisiyle ve ortaya çıkardığı fikirlerle gerçekten çok ilgilendiler ve şu anda bizim kullandığımız modüler yapı, dijital imalat, materyallerin beşikten beşiğe kullanımı gibi öğeleri kullanmaya başladılar. Bütün bunları planlamak için Stewart Brand'ın "Binalar Nasıl Öğrenir" ("How Buildings Learn") adlı kitabından faydalandık.
Amerikalı yazar ve vizyoner Stewart Brand, aynı zamanda 1968 tarihli "Whole Earth Catalog" adlı ünlü eserin de editörü. Brand, mimar Frank Duffy tarafından geliştirilen Shearing Layers fikrini, 1994 yılında yazdığı "Binalar Nasıl Öğrenir: İnşa Edildikten Sonra Ne Olur" ("How Buildings Learn: What Happens After They Are Built") kitabında kullandı. Bu yaklaşımda bir bina tekil bir varlık olarak değil, farklı zaman çizgilerine göre dönüşüm geçiren unsurlardan oluşan bir yapı olarak kabul edilir.
Bir binanın katmanlarına Altı "s" denir: Site (konum); Structure (yapı); Skin (yüzey); Service (elektrik, sıhhi tesisat, ısıtma vb.); Space Plan (yerleşim planı); ve Stuff (eşyalar), yani evlerimizi doldurduğumuz mobilyalar ve diğer şeyler. Farklı mekansal ögelerin farklı zaman çizgileri vardır.
"Bu yaklaşım, döngüsel ekonomiye uygun bir yol çiziyor; çünkü, katmanlar dizisinin farklı bir şekilde ele alınmasına imkan veriyor" diyor Smith ve ekliyor: Hâlihazırda tedarikçiniz ile süregelen bir ilişkiniz olabilir. Tedarikçiniz ürünlerini beş yılda bir değiştirip yeniden üretiyor olabilir. Ancak konumuna ve yapısına göre bu süre 100 yıl dahi olabilir. Yani farklı katmanlar için farklı zaman çizgileri olabilir."
İç mekanların "Eşyaları" da farklı şekilde tasarlanabilir. Örneğin Desso gibi halı tedarikçileri size halı kiralama imkanı sunar; süre bitiminde halıları geri verirsiniz. Onlar da aynı malzemeyi kullanarak yeni bir halı üretirler. Aynı modeli elektrikli ürünlere de uyarlamak mümkün. "Phillips'in aydınlatma için geliştirdiği 'yaktığın kadar öde' modelini daha sık görmeye başladık" diyor Smith. Bu modelde kullanıcı (tüketici değil) malzeme yerine kullandığı ışık kadar para ödüyor. Aydınlatma elemanlarını yeniden değerlendirmenin sınırı yok.
GELENEKSEL MATERYALLER, YENİ UYGULAMALAR
Proje aynı zamanda kimyasal uygulamalardan geçmiş geleneksel malzemelerden faydalanıyor. "Cephe kaplaması olarak Accoya denen ahşap bir malzeme kullandık" diyor Smith. "Accoya oyunun kurallarını değiştiren bir malzeme oldu. Hızlı büyüyen yumuşak bir ağaçtan üretilen Accoya, asetilasyon işleminden geçiriliyor. Adeta ahşap turşusu kuruyorsunuz. At kestanelerini sirkeye yatırdığınızı düşünün. Asetilasyon da buna benzer bir şekilde ahşabı sertleştiriyor ve içindeki nem hareketlerini durduruyor. Böylece sert ahşap kadar dayanıklı hâle geliyor ve tekrar tekrar kullanılabiliyor. Muhteşem bir malzeme."
Henüz ana akım hâline gelmese de, döngüsel ekonomi uygulamaları yaygınlaşıyor. "Çok güzel tepkiler aldık. İnşaat sektörü bize destek olmasaydı bu kadar ses getiremezdik" diyor Smith. "Bunu inşaat ve mühendislik alanında atılmış önemli bir adım olarak görüyoruz. Çok heyecan verici bir süreçteyiz; muhtemelen önümüzdeki 10 yıl yaygınlaştırma yollarını aramaya devam edeceğiz. Bu yaklaşım malzemeleri nereden temin ettiğimizi, onlarla ne yaptığımızı ve onları nasıl kullandığımızı tümüyle değiştirecek."